Güzeldir, hoştur, yararlıdır, sağlıklıdır, mutlu yapar, özgüven kazandırır, sosyalleştirir, kuvvetle muhtemelen yaşamı kalitesini de artırarak uzatır ve daha bir sürü başka cazibesi vardır ama açık olmak lazım: Düzenli spor yapmak zordur, epey zordur, çok çok zordur. Zamansızlık, trafik, iş-güç, çoluk çocuk, sağlık sorunları, para pul derdi, yetmiş kilo olarak tasarlanmış gövdelere yüklenen fazladan yirmi beş otuz kilo ve kişiden kişiye değişen nedenler pek çok insanı değil düzenli, arada sırada spor yapmaktan bile alıkoyar. Elde değil tabii. Hayat böyle kurgulanmış. Çoğunluğumuz spor yapmama açığını konuşmaya dayalı dil sporu veya izlemeye dayal?ı göz sporuyla gidermeye çalışırız. Spor sevilir ama yapıl(a)maz. Yalnızca biraz izlenir bolca da konuşulur. Bünyeyi fazla yormamak için de olabildiğince tek bir dala, futbola odaklanılır. Kısacası spor iyidir de yapmak zordur.

Hal böyle olmasına rağmen çocuğumuzu spor yapmaya teşvik de ederiz aslında. Ödevlerini bitirdikten, sınavları atlattıktan ve mümkünse sınavlarda başarılı olduktan sonra sporla ilgilenmesini daha bir tercih ederiz ama. Bu mesajı da bazen çaktırmadan bazen de çok net iletiriz sabilere. Anne baba spor yapan bir model olarak çocuğun yanında yoksa, SBS’yi yeni atlatan abla üniversiteye hazırlanmaktan burnunu kaldırıp voleybol bile oynamıyorsa hatta voleybol topunu hiç görmediyse ailenin en küçüğü olan altı yaşındaki elamanın hayatına spor girer mi? Hayatının bir parçası olur mu? Buna kim ön ayak olur? Sıkı ve etkili bir cevap var tabii. Eğer şanslıysa(k) bunu okulu becerebilir ve okuma yazma öğretmeye ek olarak acayip iyi bir şey daha yapmış olur.

Hayat oradan buradan çekiştiriyor diye karamsarlığa da kapılmamak lazım. Şöyle ya da böyle sayılamayacak bir sürü neden yüzünden spor yap(a)mayan, oğlunu kızını yılda bir kez bile voleybol maçına götür(e)meyen, ödevleri yüzünden çocuğunun herhangi bir spora yönelt(e)meyen ebeveynler için -çok yakından da tanık olduğum- bir ev sporu önerim var benim. Kalp, kas, iskelet, bel, diz, boyun, eklem, bilek, böbrek ve benzeri rahatsızlığı olmayan, aşırı kilolanmamış her anne baba ile on on bir yaşından küçük kız ya da erkek çocuğu yapabilir bu ev sporunu. Bu süper eğlenceli spor kısa süreli fiziksel aktivite sağlamasının yanı sıra iletişimi artırmaya da bire birdir. Hele aynı etapta çocuk sayısı birden fazla olursa daha da zevkli olduğunu kişisel tecrübelerimle biliyorum. Ancak ebeveynin spor sırasında çok dikkatli olması gerekmektedir. Zira özellikle çocuklar küçük olduğunda artan heyecan ve adrenalinle birlikte bir tür kural tanımazlığın getirdiği sakatlıklar da pek mümkün olur. Burkulma, sıkışma, göze parmak girmesi, kafaya dirsek, istemsiz saç çekme ya da kulak asılma hatta maazallah kırık bile olabilir. Yine de süper bir ev sporudur boğuşma. İçinde sarmaş dolaş olup kucaklaşmayı da içerdiğinden özellikle anne babanın da en az çocuklar kadar zevk alabileceği bir aktivitedir. Çok geçmeden dil dışa çıkacağından kısa da sürer. Herkes işine gücüne ödevine geri dönebilir. Mekanın ve sporu yapanların fiziksel durumuna göre ayaktan zorla çorap çıkarma, kafa üstünde yastık taşıyanı çelmeyle yere yıkma gibi sürüyle versiyonu da vardır. Hem azıcık aktivite yapmış olmak hem de çocuklar henüz ufakken ve ebeveynlerini kral kraliçe zannederken yapılacak süper bir ev spordur boğuşma. Herkes tadını çıkarabilir ama tehlikelisi de vardır ona göre. Yine de hala zaman varken boğuşun!